Erol Bilecik: Türkiye’de yaşanan ‘geçim çöküntüsü’ maalesef kısa sürede onarılamayacak
22 mins read

Erol Bilecik: Türkiye’de yaşanan ‘geçim çöküntüsü’ maalesef kısa sürede onarılamayacak

Eski Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı ve Index Grup Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, enflasyonun yüksekliği, hayat pahalılığı, gelir dağılımının iyice bozulması ve orta sınıfın alım gücünün gün geçtikçe azalmasının masaya konulması ve çözülmesi gereken en kritik sorunlar olduğunu vurguladı.

Hukukun üstünlüğü başta olmak üzere sosyal, siyasal ve ekonomik sorunların çözümü için gerçek anlamda yapısal reformlara ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Erol Bilecik ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.

BİRİNCİ ÖNCELİĞİMİZ ENFLASYON OLMALI

Seçim sonrası siyasi atmosfer biraz sakinleşti. Siz bundan sonra neler öngörüyorsunuz, bundan sonra öncelikler neler olmalı?

Türkiye’nin önünde erken bir genel seçim olmadığı taktirde, seçimsiz yaklaşık dört yıl gibi bir süre var ve bu süre gerçekten çok kıymetli. Seçimler döngüsünün ardından Türkiye’nin bu sakinliğe çok ihtiyacı vardı. Artık ekonomideki kritik sorunlarımıza odaklanmamız gerekiyor. Birinci önceliğimiz ise kesin olarak enflasyonla mücadele olmalı.

Enflasyonun yüksekliği, hayat pahalılığı, gelir dağılımının iyice bozulması ve orta sınıfın alım gücünün gün geçtikçe azalması bugün masaya koymamız gereken en kritik sorunlarımız. Son yıllarda inatçı şekilde yüksek seyreden enflasyonu düşürmek için daha fazla politika adımı atılması gereken bir dönemdeyiz. Para ve maliye politikalarında sıkılaşmaya devam edilmesi önemli.

ÖZGÜRLÜKLER GARANTİ ALTINA ALINMALI

Bu konjonktürde, yüksek enflasyon, alım gücünün düşmesi… Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, enflasyon nasıl kontrol altına alınabilir?

Bu konuda hayal kırıklığı yaşamamak için beklentilerimizi gerçekçi olarak ortaya koymamız önemli. Geçmiş dönemlerde uygulanan politikaların neden olduğu ekonomik krizin etkileri maalesef toplumun geçim koşullarını alttan alta eriten bir erozyon gibi yıllara yayılarak etkisini gösterdi.

Enflasyon bu noktaya bir gecede gelmediği gibi beklenen seviyelere de bir gecede gelmeyecek. Şuna şüphe yok ki Türkiye’de son 3 yılda yaşanan ‘geçim çöküntüsü’ maalesef kısa sürede onarılamayacak. Yıllık enflasyon mayıs ayından sonra baz etkileri nedeniyle düşecektir ama güçlü iç talep nedeniyle Merkez Bankası’nın öngördüğü kadar düşmeyebilir. Bugün ‘yangını söndürmek’ için çalışan ekonomi yönetiminin elinde maalesef bir ‘sihirli değnek’ yok.

Enflasyonla mücadelede yön doğru ama eksikler mevcut. Sadece para politikası faizi ile enflasyon kontrolü yapabileceğimiz bir dönemde değiliz. Daha derin ve detaylı politikalara ihtiyaç var. Enflasyonu denetlemek için para politikası yeterli değil. Her ne kadar son yıllarda asıl araç olarak para politikası kullanılsa da maliye politikasının para politikasıyla çelişmemesi, aynı amaca hizmet edecek şekilde biçimlendirilmesi gerekiyor.

Türkiye ekonomisinin reçetesi sadece ekonomi politikalarında değil, siyasi alanda da gelişme bekliyor. Ekonominin normalleşmesinin yolu, siyasi alandaki normalleşmeden geçer. Bunun için etkili ekonomi politikaları ile beraber hukukun üstünlüğü, demokratik kurum ve kuralların işlemesi, düşünce, ifade ve medya özgürlüğünün garanti altına alınması, hesap verme ve şeffaflığın yürürlükte olmasının sağlanması şart. Bunlar sağlanmadan toplumumuzun kendi parasına ve ekonominin geleceğine olan güvenini tesis etmek zor.

Enflasyon sorunundan kalıcı olarak çıkışımız ancak ve ancak demokratik değerlere sarılmaktan geçiyor. Çünkü en etkili ekonomi reçetesi, demokrasidir. Enflasyonla mücadelede en etkili yol anayasanın işletilmesi, hukukun üstünlüğüne ve demokratik değerlere dönüş ve kutuplaşmanın sona erdirilmesidir. Ekonomide altın reçete, gücünü demokrasiden alan reçetedir.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ SAĞLANMALI

Türkiye’nin yabancı sermaye girişine ihtiyacı var. Ama ekonomi kurmaylarının girişimlerine rağmen beklenildiği gibi yatırımlar gelmiyor. Bu alanda hangi adımlar atılmalı?

Yabancı yatırımcı girişi şu anda ekonomimizin en kritik gündemlerinden biri. Türkiye’nin yabancı yatırımcıları çekmesi için kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli ve kalıcı çözümlere ihtiyacı var. Bu kapsamda yatırım dünyası için risk yaratan hukukun üstünlüğü başta olmak üzere sosyal, siyasal ve ekonomik sorunların çözümü için gerçek anlamda yapısal reformlara girişilmesi gerekiyor. Bu her zaman böyledir: Yabancı yatırımcılar en çok yapısal reformlarla ilgilenirler. Son yıllarda ise bununla beraber dijital ekonomi ve sürdürülebilirlikle ilgili maddeleri de önemsiyorlar.

“Gidilmeye değer hiçbir yolun kestirmesi yoktur.” Bu doğrultuda genel olarak tüm gelişmekte olan ekonomilerde olduğu gibi ülkemizin yabancı yatırımcıları çekmek için neler yapması gerektiğini şöyle özetleyebiliriz:

– Kur istikrarını sağlamak,

– Bağımsız bir Merkez Bankası yönetiminde fiyat istikrarı ile enflasyonu düşürmek,

– Sıkılaştırıcı maliye politikaları uygulamak,

– Yapısal reformları hızla hayata geçirmek,

– Dijital dönüşüm ve sürdürülebilir ekonomi için adımlar atmak,

– Ve bütün bu adımların sonucunda yatırımcılar için güven ve öngörülebilirlik sağlamak.

YAVAŞLAMA TAHMİNLERİ VAR

Dünyada 2024 zor bir yıl olarak, kritik bir yıl olarak görülüyor. Sizi dünyadaki hangi gelişmeler, beklentiler düşündürüyor?

Eğer son yıllar bize bir şey öğrettiyse, bu da küresel ekonominin geleceğinin öngörülemeyeceği oldu. Özellikle pandemi ve Ukrayna’daki savaş, bizlere asıl belirleyici olan etmenlerin öngörülemeyeceğini gösterdi. 2024 yılında da dünya ekonomisini etkileme potansiyeline sahip birçok faktör ve yaşanması muhtemel gelişme mevcut.

Bir süredir dünya genelinde makroekonomik belirsizlikler, jeopolitik çatışmalar ve mevsim normallerinin dışında sürekli değişen iklim koşullarının etkisini görüyoruz. Pandemiyle başlayan, Çin ve ABD arasındaki ticaret savaşlarıyla devam eden riskler, Rusya-Ukrayna savaşıyla yeni bir boyuta taşındı. Bugünlerde ise İsrail-Gazze savaşı ve son olarak İran’ın misilleme saldırısıyla dünya yine karmakarışık günlerden geçiyor. Ana sahnede tüm bunlar yaşanırken, yan sahnelerde ise kripto paraların çöküşü, evden çalışma devrimi ve iş hayatında yapay zekanın giderek daha fazla yer alması gibi gelişmeler yaşanıyor.

Bütün bu olaylar, geleceğe küçümsenemeyecek bir ekonomik miras bıraktı bile. Ekonomistler, küresel Gayri Safi Dünya Hasılası büyümesinin, 2024 yılında 2023’tekinden çok da farklı olmayacağını tahmin ediyor. Hatta bir yavaşlama tahmininde bulunanlar da var.

IMF, dünyanın 2024 yılında yüzde 3.2 oranında büyüyeceğini, bu büyümeye gelişmiş ekonomilerin yüzde 1.7’lik gelişmekte olan ekonomilerin de yüzde 4.2’lik katkı vereceğini tahmin ediyor. 2023 yılında yalnızca yüzde 0,3 büyüdüğü tahmin edilen dünya ticaretinin 2024 yılında toparlanarak yüzde 3 büyümesi bekleniyor.

IMF’nin tahminleri doğru çıkarsa Türkiye geçen üç yılda ulaştığı yüzde 7.1 oranındaki büyüme hızı ivmesini 2024 yılında doğal olarak kaybedecek, enflasyon ise yüksek kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Her ne kadar büyümenin yüzde 3.1’e gerilemesiyle enflasyonun yüzde 45’e ve cari açığın yüzde 2.8’e gerilemesi tutarlı görünse de bu yıl Türkiye’nin yüzde 4 dolayında büyümesini bekleyebiliriz. Bu beklentimizin altında faizlerin düşük devam edeceği tahminimiz var. Eğer gerçekten de faizler enflasyonun altında kalmaya devam ederse tüketimin azalması, talebin düşmesi ve dolayısıyla enflasyonun denetim altına alınması maalesef mümkün olmaz. Yılsonu enflasyonu IMF’nin tahminine yakın bir yerde çıkabilir ama bu enflasyonun düşüş eğilimine girmesinden değil büyük ölçüde baz etkisinden kaynaklanacak bir düşüş olur. Büyüme yüzde 4 dolayında olursa cari açık da yüzde 3.5 dolayında gerçekleşebilir.

Biz de 2024 planlamalarımızı yaparken bütün bu olası gelişmeler ve beklentileri göz önünde bulundurmaya özen gösteriyoruz.

Keyifsiz ve güçsüz büyüme

Size göre Türkiye için yakın ve orta vadede en büyük tehdit ve en büyük fırsatlar nelerdir?

Türkiye için 2024 şüphesiz zor bir yıl olacak. 31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimleri geride bıraktık. Seçimlerin ardından kurlarda ve faizde daha yüksek değerleri görmemiz olası. Bu, ekonomik büyümeye olumsuz yönde etkide bulunacak ama büyük ekonomilerin büyümeye başlaması ve gerçekçi kur politikası ile iç piyasadaki daralmayı ihracattaki artışla telafi etme imkânımız var.

2024’te küresel enflasyon riski, maliyet enflasyonu-talep enflasyonu sarmalı ve önde gelen merkez bankaları açısından ‘fiyat istikrarı’ ile ‘büyüme’ beklentileri arasında sıkışma sorunu aynen devam edeceğe benziyor. Hatta artacak bile diyebiliriz. Bu tablonun en zorlu yanlarından biri ise ‘keyifsiz’ ve ‘güçsüz’ bir büyümenin aynı zamanda ‘sürdürülebilir kalkınma’ sorununu da derinleştirdiği gerçeği.

Bu nedenlerle ülkeler, olabildiği ölçüde ihracat hacimlerini sürdürmeye gayret edecek. Türkiye’nin 2023 yılını yeni bir mal ve hizmet ihracatı rekoru ile tamamlamış olması, Türkiye’nin ‘güvenilir liman ülke’ kabiliyetleri ile birlikte, ülkemiz için fırsatların dış ticarette olduğunu teyit ediyor. Bu kapsamda Çin ve Asya ekonomilerine bağımlılıktan kurtulma çabaları, yakın coğrafyadan ve müttefik, dost ülkelerden tedarik 2024’te de dünya ekonomisinin ve küresel ticaretin öncelikli gündem maddesi olacak. Türkiye’nin bu noktada güçlü üretim, tedarik ve lojistik ağı, beceri ve kabiliyetleri sayesinde, küresel ticaretteki rolünün yükselme fırsatı var. Bu fırsatı iyi kullanmamız şart.

Bugün biliyoruz ki küresel rekabetin en güçlü kozu teknoloji ve dijitalleşmedir. Türkiye için de artık dijitalleşmede bahane yok, mazeret yok; çözüm ve fırsatlar ise bir o kadar çok! Türkiye ekonomisinin dijitalleşmesinde belki biraz geç kaldık ama unutmayalım ki “Geç, hiçten iyidir.” Küresel rekabette diğer ülkelerle aramızdaki mesafeyi kapatmak için hızla harekete geçmeliyiz.

Türkiye, her şeyin en iyisine, en güzeline layık bir ülke. Ve bu sene, çok özel bir sene. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına adım attığımız bu tarihi sene, Türkiye için yepyeni başlangıçların miladı olabilir. Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken iş dünyası olarak bizim en büyük hayalimiz, Atamızın bir asır önce işaret ettiği üzere çağdaş uygarlık seviyesini yakalayan bir ülke olmaktır.

Bu seviye için neler gerekli derseniz:

– Uzlaşmaya dayalı saygın bir dış politika,

– Yalnızca güçlü değil aynı zamanda çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir ekonomi,

– İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü,

– Çağdaş ve iyi eğitimli bir toplum,

– Toplumsal hayatın her alanında yer alan kadınlarımız ve umut dolu gençler,

– Ve kutuplaşmadan huzurla bir arada yaşayan bir Türkiye.

Bu saydıklarımızı mutlaka hayata geçirerek, ülkeler arasındaki Şampiyonlar Ligi’nde en üst seviyede olacak bir Türkiye göreceğimize inanıyorum.

ÇİFT HANELİ BÜYÜME AMAÇLIYORUZ

2024 sizin sektörünüz açısından nasıl geçiyor, hedeflenen satış rakamları nedir, fiyat artışlarıyla bu rakamlar yakalanacak mı?

2024 yılının teknoloji sektörü açısından fırsatlarla dolu bir yıl olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Kısa süre önce geride bıraktığımız yılın ilk çeyreği de bunu işaret eder şekilde iyi skorlarla olumlu bir şekilde geçti.

Sektörümüzün lokomotif ürünleri dediğimiz iki ana ürün grubu olan bilgisayar ve akıllı telefon ürünleri hem satış adedi hem de tutar olarak 2023’te büyümeye devam etti. Pandemi senesi olan 2020’den beri devam eden bu büyümeyi, bilgisayar ürünleri ve akıllı telefon başta olmak üzere teknoloji ürünlerinin bugün artık neredeyse zorunlu ihtiyaç haline gelmesi ile açıklayabiliriz. Bu doğrultuda hem bilgisayarlara hem akıllı telefonlara yönelik talebin 2024 yılı boyunca da artarak devam edeceğini düşünüyoruz.

Güçlü bir performans gösterdiğimiz 2023 yılında Index Grup Şirketleri olarak net satış hasılatımız 49.2 milyar lira olarak gerçekleşti. Bu yıl için planlamalarımızı yaparken Türkiye’de enflasyonu düşürmek için uygulanmaya başlanan sıkı para politikasının özellikle yakın zamanda geride bıraktığımız yerel seçimler sonrasında artarak devam edeceğini varsayarak yaptık. TL faiz oranlarının enflasyon kontrol altına alınana kadar devam etmesi beklentisi içindeyiz.

Tecrübelerimizle enflasyon ve faizin yüksek olduğu dönemlerde finansal olarak güçlü olan şirketler için mutlaka yeni yatırım fırsatlarının çıkacağını da öngörebiliyoruz. Bütün bu verilerin ışığında 2024 yılında Index Grup Şirketleri olarak dolar bazında çift haneli büyüme planlıyor, bütçelerimizi ve iş planlarımızı buna göre şekillendiriyoruz.

HEDEF YENİ İSTİHDAM YARATMAK

Index’in bu yıl özellikle büyüme alanı ne olacak, hedefleriniz konusunda bilgi verebilir misiniz?

Bugün Index Grup olarak dünyanın önde gelen teknoloji markalarının 200’ü aşkın sayıdaki kontratından oluşan bir portföye sahibiz. Kuruluşumuzdan bu yana geçen 35 yıl boyunca en büyük yatırımımız, Türkiye pazarına yeni giren, Türkiye’deki pazar koşullarını anlayan ve ülkemizde uzun vadeli iş yapma planı olan markaların distribütörlük kontratlarını alarak, ürün çeşitliliğimiz ve kontrat sayımızla teknoloji pazarında faaliyet gösteren iş ortaklarımıza geniş ürün portföyünü ve kaliteli lojistik hizmetini sağlamak olmuştur. Bu kapsamda bu yıl da Türkiye pazarına yeni giren ve ülkemizde uzun vadeli iş yapma vizyonu olan uluslararası markaları çok yakın takip ederek, güncel teknoloji trendleri doğrultusunda yeni distribütörlük anlaşmaları yapmak üzere yoğun mesai harcıyoruz.

Index Grup olarak bu yıl bizi en çok heyecanlandıran hedeflerimizden biri ise yeni lojistik merkezi yatırımımız. Kısa bir süre önce kamuoyu ile de paylaştığımız üzere lojistik kapasitemizi yaklaşık dört katına çıkaracak stratejik bir yatırım kararı alarak ASF Gayrimenkul AŞ ile şirket paylarının tamamını satın almak üzere görüşmelere başladık. Lojistik alanındaki kapasitemizi büyütmek amacıyla aldığımız bu kararla hedefimiz, depolama ve lojistik kapasitemizi 57 bin metrekareye yükseltmektir. ASF Gayrimenkul AŞ, Kocaeli Gebze’de bulunan 36 bin 68 metrekare büyüklüğünde gayrimenkule sahiptir. Mevcut imar durumu ile ilgili gayrimenkul üzerinde yaklaşık 57 bin metrekare kapasitesinde depo ve lojistik merkezi inşaatını hayata geçirerek bölgede istihdam fırsatlarına katkı sağlamayı da hedefliyoruz.

Bizi çok heyecanlandıran ve motive eden bu stratejik lojistik yatırımı kararımızın arkasında satışlarımızı hem adet hem de tutar bazında arttırmak, müşterilerimizin ve iş ortaklarımızın büyüme beklentilerini karşılayacak şekilde hizmet vermek, lojistik operasyonlarımızı çok daha güçlü ve verimli bir şekilde yönetmek üzere stok yönetimi, depolama ve dağıtım süreçlerimizi geliştirmek var.

Bunun yanı sıra lojistik tarafında bir yatırımımız daha var. Lojistik tarafındaki yeni iş modelimiz Teklos Plus ile özellikle teknoloji sektöründe B2C satışı yapan şirketlere uçtan uca lojistik hizmeti vermek üzere planlama ve yatırım yapıyoruz.

Lojistik yatırımlarımızın yanı sıra e-ticaret ve büyük IT entegrasyon projeleri alanlarındaki yatırımlarımıza da devam ediyoruz. Ayrıca Index Grup olarak sadece finansal büyümeyi değil, sürdürülebilir geleceği de son derece önemsiyoruz. Bu kapsamda yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir ürünlerle ilgili çalışmalarımıza da devam ediyoruz.

Bu yıl da her yıl olduğu gibi teknoloji sektöründeki tüm gelişmeleri değerlendirerek bu kapsamda sürekli olarak işlerimizi geliştirmek üzere planlamalar yapmaya devam ediyoruz. Bütün bu yatırımlarımızın grup şirketlerimizin karlılık ve büyümesine olumlu etkileri olacağını memnuniyetle paylaşabilirim.

TEKNOLOJİ LÜKS DEĞİL HAYATİ İHTİYAÇ

Son birkaç yıldır orta sınıfın büyük güç kaybettiğini görüyoruz. Eğitim, sağlık, barınma gibi alanlarda fiyatlar aşırı yüksek. Bu gelişme işlerinizi nasıl etkiliyor?

Eğitim, sağlık, barınma gibi alanlar şüphesiz en insani ihtiyaçlarımız. Bütün bu temel alanlardaki hayat pahalılığı gerçekten üzücü ve hepimizin buraya nasıl geldiğimizi düşünmemiz gerekiyor. Bu zorlukların kısa vadede olmasa da orta vadede çözüme kavuşturulması için gerçekçi ekonomi politikalarının hızla hayata geçirilmesi çok önemli.

2024 yılında dünya ve Türkiye ekonomisi için birçok beklenti var. Bu beklentiler elbette ki ekonomik gelişmeler, politik kararlar, uluslararası ilişkiler ve teknolojik ilerlemelere bağlı olarak değişebilir. Ancak mevcut veriler ve eğilimler 2024 yılının pek çok açıdan zor bir yıl olacağına işaret ediyor. Bununla beraber; teknoloji sektörünün tüm bu belirsizliklere rağmen son yıllardaki pozitif ayrışmasına devam edeceğini söyleyebilirim.

Teknolojideki olağanüstü gelişmelerle dünyanın hemen her ülkesinde ve hayatın her alanında dijitalleşmenin etkilerini her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Teknoloji dün olduğu gibi bugün de tüm insanlığın yaşamının ayrılmaz bir parçası ve her geçen gün hayatlarımızdaki yeri ve önemi artıyor. Bugün artık teknoloji lüks değil tıpkı eğitim, sağlık ve barınma gibi hayati bir ihtiyaç haline geldi. Teknoloji olmadan eğitimin, iş hayatının, sağlık hizmetlerinin, ticaretin kısaca hayatın olağan akışının devam etmesi söz konusu bile değil artık. Dolayısıyla hayat pahalılığına rağmen teknolojiye olan ihtiyaç devam ediyor, edecek. Bu noktada teknoloji ürünlerine olan bireysel ve kurumsal talebin artarak devam edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Özellikle yeni teknolojilerin kullanımının artmasıyla birlikte 2024 yılında dijital ekonominin büyümeye devam edeceği de aşikâr. Yapay zekâ, blok zinciri, nesnelerin interneti gibi teknolojilerin gelişimi, iş modellerinin değişmesine ve yeni pazar fırsatlarının ortaya çıkmasına yol açabilir.

Teknoloji sektörünün tüm bu veriler ışığında pozitif ayrışmaya devam edeceği ortada. Bunun yanı sıra Index Grup olarak uzun yıllara dayanan tecrübelerimizle özellikle böyle zor dönemlerde finansal olarak güçlü olan şirketler için mutlaka yeni yatırım fırsatlarının çıkacağına inanıyoruz. Bu kapsamda 2024 yılının bizim yatırımlarımı arttıracağımız ve birçok alanda vites yükselteceğimiz bir yıl olacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir