Welcome to Our Website

1952 Türkiye güzeli Gelengül Erman’a veda! ‘Babamın vefatından sonra dışarı bile çıkaramadık’

‘1952 Türkiye Güzellik Yarışması’nın birincisi Gelengül Melek Erman, ülkemizi 1952 yılında Los Angeles’taki Long Beach sahilinde ilk kez düzenlenen Miss Universe’de temsil etti. Dünyanın 30 ülkesinden gelen güzellerle yarışan Gelengül Melek Tayfuroğlu, Amerika’dan bir derece alamayarak döndü.

Rus annesinin ısrarıyla yarışmaya katılan, güzelliğiyle dikkat çeken Tayfuroğlu, İstanbul’a geldiğinde film çekimi için yönetmen Hürrem Erman’la tanıştı. Kendisinden 20 yaş büyük olduğu için Hürrem Erman’la evlenmek istemeyen güzel, yine annesinin ısrarıyla 1954 yılında Erman’la hayatını birleştirdi.

CİHANİR’DEKİ EVİNDE YAŞAMINI YİTİRDİ

Güzelliğiyle konuşulmak istemeyen genç kadın, o dönem eşinin destekçisi olarak hayatına devam etme kararı aldı. Yaşantısını Gelengül Melek Erman olarak sürdüren Türkiye güzelinin, Fuat ve Nail adında da iki çocuğu oldu. 2003 yılında eşi Hürrem Erman’ın hayatını kaybetmesiyle bir nevi hayata küsen, kendini çocuklarına ve ailesine adayan Gelengül Erman, 9 Ocak Salı günü 90 yaşında Cihangir’deki evinde yaşa bağlı olarak hayatını kaybetti.

Teşvikiye Camii’nde düzenlenen cenaze namazında çocukları, torunları ve dostları yer aldı. Gelengül Erman’ın oğlu Fuat Erman, annesinin çocuklarıyla çok ilgili olduğunu ve güzelliğinin konuşulmasından hiç hoşlanmadığını belirtti. Halit Refiğ’in eşi, Erman’ın aile dostu Gülper Refiğ ise “Sık sık yemekler yapardı, biz de sinema camiasıyla yemeklere giderdik. Orada yediğimiz yemekler, onlar bitti” diye anlattı.

Türkiye güzeli Erman, kılınan cenaze namazının ardından Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.

“FİLM DÜNYASINA GİRMİYOR, EV KADINI OLARAK DEVAM EDİYOR”

Gelengül Erman’ın büyük oğlu Fuat Erman, “Türkiye güzellik kraliçesi seçiliyor ve Amerika’ya gidiyor. Amerika’da bulunuyor, fotoğraflar var, çiçekli arabalarla falan geçiyor… Ondan sonra Türkiye’ye dönüyor, Amerika’da bir derece almıyor. İlk güzellik yarışmasına seçildikten sonra Türkiye’de bir demo film yapılıyor. O filmi babam çekiyor, orada tanışıyorlar. Arada bir bayağı yaş farkı var. Kendisi ben çok gencim evlenmem diyor, onun üzerine annesi ısrar ediyor. Annesi Rus, o yüzden çok güzel Rusça konuşuyordu. Sonrasında babamla evleniyorlar. Film dünyasına pek girmiyor, o dönemin gereği ev kadını olarak devam ediyor. Elinden birçok şey gelirdi, mutfağı kuvvetliydi, örgüsü kuvvetliydi. Babamın vefatından sonra biraz çekildi. Hareketli olamadı. Zorla dışarı bile çıkaramadık. Öyle bir yas dönemi yaşadı. Film dünyasına yakın oldu ama hiç içine girmedi. O sektörde de saygın birisiydi. Her erkeğin arkasında bir kadın vardır… Çocuklarıyla ilgili bir anneydi, iş kadını olmadığı için bütün ilgisini oraya veriyordu. Birlikte iyi gezdiler, film çekimleri için dışarı gittiler” şeklinde konuştu.

“GÜZELLİĞİNİN KONUŞULMASINDAN RAHATSIZ OLURDU”

Fuat Erman, “Güzelliğinin konuşulmasından çok rahatsız olurdu. ‘Ya siz güzellik kraliçesi’ deseniz, hemen geçiştirirdi. Onda da sanırım şunun etkisi var, annesi oraya da zorlamış. Hem evlenmeye hem de güzellik yarışmasına. Evlenmezsen ben evden gidiyorum demiş annesi ve gitmiş. İlginç bir şeyi var, ‘O kadar sinirlendim ki, babamın yanında sigaramı çıkardım ve babam güldü’ diye anlatırdı. Güzellik yarışmalarını çok takip etmiyordu. Belki de kendisindeki bu titr öne çıkmasın diyeydi. Her istediğini yaptı, seyahat etti, gezdi” dedi.

“ÖZEL BİR İLETİŞİMİMİZ VARDI”

Torunu Emir Erman, “Çok güçlü bir insan olduğunu söylüyorlar hep. Herkese yardımsever, kimseye zorluk çıkarmayan, kendi halinde, kimseye zararı olmayan biriydi. Özel bir iletişimimiz vardı, bana ‘Mirko’ diyordu. Kendisi Rusça konuşuyordu. Eskiden gazete küpürlerini topluyorlarmış, kendi aralarında sıralıyorlarmış kim birinci olur, kim ikinci olur diye” ifadelerini kullandı.

“SIK SIK YEMEKLER YAPARDI”

Halit Refiğ’in eşi Gülper Refiğ, “Gerçekten o nesil istisnai bir nesildi. Sık sık yemekler yapardı, biz de sinema camiasıyla yemeklere giderdik. Bu kadar asil, duruşuyla, ruhuyla, her hareketiyle çok samimi söylüyorum, ben böyle bir insan daha tanımadım. Hatırlıyorum, köpeği bile kendisi kadar zarif, hoştu. Çok istisnai insandı ve öyle de evlatlar yetiştirdi. Orada yediğimiz yemekler, onlar bitti… Cilt konusunda mütehassıstı, ‘Elini sildiğin havluya yüzünü silme’ demişti bana. O gün bugün ben hep kağıt ile yüzümü siliyorum. Ondan bir hatıra… Her seferinde şimdi Gelengül Hanım’ı hatırlayacağım. İnşallah sonsuza kadar yolculuğu iyi geçsin” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir